
geçen günlerde yapılan bir araştırma, adada her şey neden jack’in etrafında dönüyor sorusuna cevap gibiydi; bir grup insan içinde labirentler, uzun koridorlar, kapılar olan dört tarafı kapalı bir yere konuyor ve bunların sadece küçük bir kısmına hangi yöne gitmeleri gerektiği söyleniyor. ve bir süre sonra görülüyor ki kendilerine hangi yöne gitmeleri gerektiği söylenmeyen denekler, ne yaptıklarını bilen denekleri takip ediyorlar. açıkçası bu psikolojiden haberdar olmak için bu araştırmanın sonuçlarını beklemek gerekmiyordu. günlük hayatta da bazen tanımadığımız bir yere -sözgelimi bir devlet dairesine- gittiğimizde ve ne yapacağımızı bilemediğimizde sağda solda koşturanlara bakıp yönümüzü bulmaya çalışmıyor muyuz? o devlet dairesinde kendi jack’imizi aramıyor muyuz? adada jack, sayid, kate ve bir kaç sivri karakter dışında kalanların da yaptığı bu değil mi? jack onlara istedikleri şeyi veriyor.
biz tekrar adaya fokuslanalım.

kimse farketmediğimizi sanmasın; adada altıncı gün ve özellikle dişi kazazedeler adeta paris-milano moda haftasındalarmışcasına bakımlılar. pek tabi sevgili kate’imizi en pejmurde haliyle görmek istemezdik bu yüzden bu faulü de görmezlikten geliyoruz.

dizinin bu bölümünde hep birlikte jack’in çocukluğuna iniyoruz. gözlerinin önünde dayak yiyen bir arkadaşının ölmesi, babasıyla kahraman olmak ve olmamakla ilgili yaptıkları konuşmaya tanık olduktan sonra –sözümona- neden kahraman olmaktan ısrarla kaçındığını anlıyoruz. ve annesiyle yaptıkları konuşmada babasının evden kaçtığını ve buna jack’in yediği bir haltın neden olduğunu öğreniyoruz. acaba jack geçmişte ne bok yemişti de babanın evden kaçıp gittiği uzakdoğuda alkol komasına girip ölmesine sebep olmuştu?

son olarak düşünüyorum da acaba düştükleri yer bir ada değil de hayat ile ölüm arasında bir boyut olabilir mi? bermuda şeytan üçgeninde ya da. nitekim başka bir uçağa ait bir enkaz da var ve bu düşen daha başka uçaklar da olabileceği anlamına geliyor. belki de aslında onlar uçak kazasından kurtulanlar değil ölenler ve cesetleri bulunmadığı için ruhları acı çekiyor. jeniffer love hewitt'in ghost whisperer’ından böylesi ruhlar alemi atraksiyonları olacağını biliyoruz. neden olmasın hacım?



